Asker Çocuklar Doğuyor: Türk İzcileri – Bölüm I
Bir önceki yazımızda Baden Powell’in 1908 yılında “Boy Scouting” ile İngiltere’de doğan izcilik hareketini incelemiştik. Bu akım ile bütün Avrupa’da izcilik oluşumları türedi. Fransa’da “Eclaireur”, Almanya’da “Prada Finder” ve Türkiye’de ise “Karakol” kuruldu.
İlk izcilik faaliyetleri ise soylu bir İngiliz baba ve Hint-Müslüman bir annenin oğlu Ahmet Robinson tarafından Galatasaray Lisesi’nde görüyoruz. Bunun yanında Edirne’de Nafi Atuf, Manastır’da Ethem Nejat tarafından görevli oldukları mekteplerde de izci grupların oluştuğunu görmekteyiz.
İstanbul’un en iyi okullarında oluşan bu izci grupları, Powell’in İngiliz modeli ile aynıydı. Günlük 35–40 km yürüyüş ile askerliğe hazırlanıyor ve izci kanunları ezberletiliyordur. İzcilik, “Pişdarlık” olarak Türk topraklarında yayılıyordu.
Bakan harbi öncesinde işçiliği tanıtmaya çalışan Ethem Nejat, İngiliz modeli yerine Hollanda modelini anlatıyordu: “Bugün biz de boyskavt yapalım iddiasını hemen durmayan etmeyeceğim. Biz de kendi ihtiyacımıza tevafuk eden bazı nikahı toplayarak böyle bir heyet, böyle bir müessese-i irfan vücuda getirebiliriz. Biz de inkilaptan sonra neler vücuda geldi, bugün hiçbirinden eser yok, çünkü gayet gelgeç tabiatıyız, sebatımız hiç yok. Muallimler medeni insanların nasıl çalıştıklarını ve nasıl sebat ettiklerini görsünler de böyle bir iş başına geçince her müşkülata göğüs gererek çalışsınlar ve böyle sebatlı çocuklar, gençler yetiştirsinler. Şimdilik bizim temennimiz bu.”
İzci gruplarının içinde çok farklı yaş grupları olduğu gibi, kıyafet itibariyle de değişik gruplar ortaya çıktı. Ethem Nejat ise işçiliğin milli bir kıyafete sahip olmasını ve bunun bir üst kurul tarafından benimsenmesini istemiştir. Serpuşların modernleştirerek kullanılmasını önermiştir. İzcilerden bir zabit yapılabilmeli ve bunun yolunun açılmasını gerekli olduğunu savunmuştur.
Enver Paşa Dönemi
1 Ocak 1914’de Enver Paşa’nın Harbiye Nazırlığı ve akabinde Erkan-ı Harbiye Reisliğine getirilmesiyle Osmanlı Ordusunda yeni bir dönem açılmıştır. Balkan mağlubiyetinden sonra İttihatçı bir Harbiye Nazırı ile asker-sivil aydınlar da ordunun ıslahı için genç bir kumandan özlemi içindeydi.
Bu özlemi duymayan ve eleştiren bazı çevreler de vardı. Özellikle Osmanlı ordusunun ıslahı bazı ülkelerde rahatsızlık yarattı. Rusya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler ciddi rahatsızlık yaşamış ve Balkanlar’ın tekrar ele geçirilmesi olarak ele alınmıştı.
Enver Paşa ise görevine başlamasıyla bir beyanname yayınladı. Bu beyannamede ordudan iki şey istedi: “mutlak itaat ve vazifeyi ifaya geceli gündüzlü gayret.”
Beyanname sonrasında yayınladığı bir tebligatta ise “Dinsiz bir ordunun hiçbir vakit galip olamayacağı bence katiyen muhakkaktır” demiş ve iman duygusu, asker açısından önemli olduğunu beyan etmiştir. Hatta zabıtanın gazino ve birahanelere gittiğini duyan Enver Paşa, bu tür mekanlarda görülen askerlerin açığa alınacağını beyan etmişti.
Burdur Mebusu Atıf Bey ile İsmail Hakkı’nın Avrupa’dan dönüşünde, Enver Paşa’nın himayesinde “İzciler Ocağı” kuruldu. İzciler Ocağı, “Başbuğ”” namı ile büyük bir amirin komutasındaydı. Başbuğ ise ocağı “Kalgay” adında bir vekil ile idare ederdi. Ocak tam dokuz koldaştan oluşurdu ve “büyük orta” seçerdi. Büyük Orda ise başbuğa sorumluydu.
Büyük Orda haftada bir kez toplanır, bu toplantılar ise Elbaşı’nın yönetiminde gerçekleşirdi. Dernek, buyruktular ve yardımcıların oluşurdu ve her sene başbuğun belirlediği bir yerde toplanırdı. Toplantıdan bir ay önce davetler gönderilir, bu davetlere ise derneğin müzakere gündemi eklenirdi.
