Hasetlere ve Hasetliğe Karşı Aşı Rehberi
Küreselleşme, artan rekabet baskısı, fırsatçı, kapitalist ve materyalist bir zihniyetin iş yaşamına hâkim olması gibi nedenler belki sizi bunaltabilir.
İş etiğinin her anlamda çiğnenebileceği bir eko-sistem içine girdiğiniz vakit; doğumunuzdan beri fırsatçılığa değil fırsat eşitliğine, materyalist değil idealist, rekabete zorlayan değil kolektifleştiren, kapital odaklı değil toplum odaklı bir anne/aile tarafından yetiştirildiğiniz senaryo dahilinde sizi çok zorlu bir hayat bekleyecek veya bu eko-sistem içinde bir rol edinirken alışacaksınız.
13. YY’de Türk toplumunun ticaret hayatını şekillendiren, yönlendiren ve belirli adetler üzerinden düzenleyen ahlaki kuralların, aslında günümüz iş ahlâkı ve sosyal sorumluluk kavramlarının özünü oluşturduğu kesindir. Bu sayede günümüz girişimcilerinin dürüst, tutarlı ve ahlâka uygun davranış ölçüsünü yakalamaları mümkün ve umut vericidir.
Yaşadıkları toplumun değerlerini paylaşan ve bu değerlerin onların karar alma süreçlerinde rehberlik etmesine izin veren girişimciler tarafından kurulan çoğu işletmenin, varlığını sürdürmede bir güvence olması hususunda güçlü bir etkiye sahip olduğu birçok örneklerle sabit ve değişmez bir gerçektir.
Bu düşünceye sahip ve bu düşünceyi bir ideal edinen girişimciler, işletmelerini belirli bir seviyeye ulaştırması ise toplumun refahı için mutlak bir gereksinimdir.
Bu bağlamda ise “Ahlaki Önder” olarak nitelendirilen kişilerin belirli ahlaki esaslarda mutabık kaldığı, bu ölçütler üzerinde yeni bir norm oluşacağı ve bu normların ise toplumu daha refaha iteceği gerçeğini ideal olarak benimseyen düşünceler ile birlikte yazımıza başlıyoruz.
AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMEK — AHİLİK
“Erdem mükemmeliyettir, olağandışı büyüklükte ve güzelliktedir, sıradan ve basit olanda bulunmaz.”
— The Theory of Moral Sentiments | Adam Smith
Devlet-i ‘Aliyye Osmanlı İmparatorluğunun da bilfiil kurulmasında büyük rol oynayan Ahilik Teşkilatı, Arapça “kardeşim” manasına gelen Âhi’den geliyor. Ahilik, temelde İslam ve Hz. Muhammed’in sünnetleri/öğretilerini esas alan bir prensip olmakla beraber Anadolu’ya yerleşen fakat unutulan birkaç değerimizden biri.
“Uhuvvet” ile aynı anlamı taşıyan Ahiliğe giriş ise birtakım ritüeller üzerinden gerçekleşiyor. Bu geleneksel ritüeller ise şerbet içmek, peştamal kuşanmak ve şalvar giymek olarak tarih yazımına birçok kaynaktan girmiştir.
Bütün prensiplerini dinin asıl kaynağından alan Ahiliğin nizamnamelerine fütüvvet name adı verilmekteydi. Ahiliğin esasları, ahlâki ve ticari kaideleri bu kitaplarda yer alırdı. Teşkilata girecek olan birey ilk önce bu kitaplarda belirtilen dini ve ahlâki emirlere uymak zorundaydı. Vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, ihvan’a nasihat, onları doğru yola sevk etme, affedici olma ve tövbe etme gibi birçok erdem sayılabilecek özellikler esastı.
2020 koşullarında ise gözlemlerim ile birlikte en çok ihtiyacımız olanlar bunlar değil midir? Bir girişimci tevazu, vefa, dürüstlük, cömertlik sahibi olması gerekmez mi?
KİŞİSEL ÇIKARLAR x AHLAKİ DUYGULAR = ?
“Herkes başkasının üzerinde dışsal bir egemenlik kurup kendi bencil gereksemelerini doyurmaya bakar.”
— Economic and Philosophic Manuscripts of 1844 |Karl Marx
Kişisel çıkar eksenli insan davranışını, evrensel dengenin bir parçası olarak iyimser bir bakış ile tahlil ettiğimizde; bu dengenin, insanın akılcı ve duygusal yanlarından ayırmak mümkün değildir.
Bu uyum ve dengenin oluşması ise iktisadi olarak refahı beraberinde getirmelidir. Bu haliyle de insan davranışlarında baskıyla değil, devrenin doğal dengesi içerisinde gerçek yerini bulacaktır.
Bu bakış ile baktığımız zaman ise ahlaki duygular, bir içgüdü gibi içimizde yer eden davranış kalıbı olmalıdır.
Dolayısıyla ahlak dışı görünen davranışlar, bir şekilde, bu uyum ve dengenin içine giren virüsler olarak parçalarını bir gövdeye empoze eder ve gövdeyi baştan ayırmalıdır.
Feuerbach’a göre tüm tarih, bilinçsiz eylemlere karşı bilinçli insan eylemlerinin sürecidir. Bu bilinçsizliğin getirdiği ve temelde kişisel çıkarları yüzünden birlik yapan ama kıskançlıkların, hasetliğin ve karşıda olanı ezikleme eylemlerini de bilinçsizce yapıldığını düşünürsek; karşı tarafa yaptığınız bu eylemler ise bireyin bilinçlenmesine ve geleceği planlamada yapılan ufak hamle değişikliklerine yol açacaktır.
Karşı tarafa yapılan her karşı davranış, bireyin bir sonraki durakta inmek için bir plan yapmasına yol açar ve bu yolculuk sürecinde kendi kapitalini oluşturmak adına birçok süreci baltalarken, ineceği durak sonrası yolculuğuna devam etmesi için belirli bir iş gücünü de saklaması anlamına gelir.
Hasetliğin bulunduğu en yüksek menfaat senaryosu dahil olmak üzere hepsi sağlıksız yapılara inşa edilmiş, tek odağın kâr üzerinden belirli bir durağa kadar kapital toplanmasına ve geminin hızlı gitmesi için de yük atılmasına neden olacaktır.
Her birey gibi doğal olarak kendi durumunu iyileştirme çabasını yürüten bilinçsiz bir birey, ortak ahlaki yargı standartlarını belirlemediği kişilerle ise kısa ortaklıklar yaşayacak ve arzularını gidermek için çabaladığı gibi bu arzuların tatmini için geçerli bir duruma geldiği güzel bir senaryo içinde de o geçerlilik durumuna gelene kadar kıskançlık, hasetlik ve karşı tarafın da kendisine karşı mükemmelliğinden dolayı bir eziklik yaşayacak ve bu sürece yansıtacaktır.
KISKANÇLIK ve HASETLİK
“Invidia festos dies non agit”
Temelinde, yetişme tarzında veya yaşadığı olaylar yüzünden eksik hisseden kişilerde bulunan tamahkâr ve kötü niyet taşıyan bireylerin, bu düşüncesinin ardında yatan gerçekler mevcuttur.
Bu gerçekler ise haset duyulan kişiden daha aşağı bir nitelikte olmanın bilinci, bu bilincin altında ise kabul edememe ve üstünlük yarışı vardır. Haset, hasetli insanda tatmin edilmemiş bir isteğe ve bir güçsüzlük algısına işaret ettiği kadar, onun arzu edilen nesneye sahip olamamanın kendisine sağlayacağını düşündüğü güçten veya statüden mahrum olduğunu gösterir. Haset, nesnenin başına bir talihsizlik geldiği vakit haset barından kişi tarafından haz duyulan bir acıdır.
Haset, bütün ilişkilerin doğasında olan utanç, kaygı ve çaresizlik duygularından beslenir. Haset, yetersizliği ve çaresizliği açığa çıkartan ve paranoya edinerek karşı tarafı sürekli saplantılı hale getiren bir zehirdir. Bütün duygular arasında insanı sevgi ile haset kadar saran, büyüleyen ve yoğun olan bir duygu yoktur. Her ikisi de arzudan çıkmıştır, ikisi de hayaller üzerine kurulmuştur ve ateşli isteklerin merkezidir.
İmam Gazali’ye göre 7 sebep vardır. “Düşmanlık, kuvvetli, üstün ve yüce olmak isteği, büyüklenme, kendini beğenme, isteklerini elinden kaçırma korkusu, ululuk taslamak, ululanmak tutkusu, kişinin tabiatının düşüklüğü ve nefsinin kirliliği” gibi sebepler sıralamıştır.
Bu tanımlamaya göre de kıskançlığı ve hasetliği keskin ayrımlarla ayırmak gerekir:
Haset: iki kişi arasında gelişen ve bireylerden birinin, diğerinin eksik yanını kollaması ve bundan zevk alması durumudur.
Kıskançlık: genel itibariyle üç kişi arasında oluşmaktadır. Bireylerden birinin diğerini kaybetme korkusu ile beliren, durum ve süreç bakımından da hasetten daha farklı bir olaydır.
Kıskançlık elbette hasette dayanır ama öznenin en az iki kişiyle bir ilişki içinde olmasını gerektirir. Kıskançlık doğrudan sahip olduğumuz kişiyi, diğer ilişkilere karşı korumak amacıyla verilen bir tepkiyken, haset doğrudan kişinin sahip olduğu nitelik, başarı ve maddi imkanların kendisinde olmaması durumunun reddi olmalıdır.
Spinoza, Etika adlı muhteşem eserinde şu ayrımı çok net yapmaktadır; “Sevilen bir şeye karşı olan hasetle birlikteki bu kine kıskançlık denir ve böylece kıskançlık, kendisine haset beslenen bir başkasının fikri ile birlikte bulunan sevgi ve kinden doğmuş ruhun bir dalgalanışından başka bir şey değildir. Bundan başka, sevilen şeye karşı duyulan bu kin, kıskançta sevilen şeyin kendisine verdiği sevgi ile duygulanmış olmaya alıştığı sevinç ile orantılı olarak yüksektir. Nitekim sevilen şeyle birlikte bulunduğunu hayal ettiği kimse hakkındaki duygu nispetinde de yüksektir. Çünkü eğer ona karşı kini var ise, bu yüzden de sevilen şeye karşı kini olacaktır, çünkü kendisi için menfur olanın sevinç duyduğunu hayal etmektedir. Ve nitekim çünkü sevilen şeyin hayalini nefret edilen şeyin hayaline bağlamak zorundadır. Bu sonuncu sebep genel olarak bir kadın için duyulan sevgide bulunur; gerçekten her kim sevdiği kadının başkasına teslim 18 olduğunu hayal ederse kederlenecektir ve bu yalnız kendi iştahı sınırlandığı için değil, aynı zamanda sevilen şeyin hayalini başkasının utanılacak kısımları ve pislikleriyle birleştirme zorunda olduğu için de onun hakkında nefret duymaktadır. En sonra şunu da katalım ki, kıskanç, sevilen şey tarafından kendisine görünmesine alışmış olduğu aynı yüzle karşılanmamıştır ve bu sebepten de, göstereceğim gibi, âşık bir kimse kederlenir.”
HASETLİK HASTALIĞININ AŞISI
Hasetlik tamamen yakıncılık ve aynı çevrenin hastalığıdır. Futbolcu ile siyasetçi arasında bir hasetlik göremezsiniz. Hasedin var olması için aynı şeylere talip olmak, aynı kulvarda yetenekli olmak, üstünlük üzerinde rekabet ortamı oluşması gerekir.

Her güzellik, yetenek veya üstünlük bir sorumluluğu beraberinde getirir. Bu bağlamda baktığımız zaman hasetten rahatsız oluyorsanız, bu sorumlulukları paylaşarak ve üstünüzde olan yükleri atarak buna bir son verebilirsiniz.
Haset gördüğünüz kişiye gidin ve ona imrendiğinizi söyleyin. Özellikle hasetlendiği konuyu biliyorsanız, bu konu üzerinden samimiliğine inandırdığınız bir konu hakkında, karşı taraftan yetersiz kaldığını söylemek karşı tarafın hazzını okşayacak ve birçok eylemi geçersiz kılacaktır.
Bir emzik istiyorsa, ona o emziği vermekten çekinmeyin.
Durağa gelince de o duraktan inmesini veya kişiyi o durakta indirmesini bilin.